top of page
  • Yazarın fotoğrafıSuzan Demirci

Üç Silahşor

Güncelleme tarihi: 8 Oca 2023

Üç Silahşor, roman, world literature, novel, O Alquimista, Simyacı, Paulo Coelho
Kendine Ait Bir Oda

Adı: Üç Silahşor

Orijinal Adı: Le Trois Mousquetaires

Yazar: Alexandre Dumas

Çeviri: Volkan Yalçıntoklu

Tür: 100 Temel Eser, Edebiyat, Hasan Âli Yücel Klasikleri, Roman

Sayfa Sayısı: 760


 








"İyiliği başa kakmak hakaret anlamına gelir."



Fikri:

Eserin tam adı "Üç Silahşörler ve D'Artagnan"dır. XIII. Louis döneminde dört gözü pek şövalye; Athos, Porthos ve Aramis ile aralarına yeni katılan D'Artagnan'ın maceralarını anlatır. Kralın muhafız birliğinde görev alan bu silahşörler, Kralı düşürmek isteyen Kardinal Richelieu'nun komplolarından Kralı korumak için giriştikleri maceralar romanı teşkil eder.


Özeti:

Yıl 1926, yer Fransa’da Meung kasabası. Öyle bir yer ki, kavgasız, gürültüsüz bir gün görmek mümkün değildir. Herkes herkesle kavga edebilir. Sadece Kardinal’in adamlarına karşı gelinemez. Onlarla kavga etmek, başına belayı satın almak demektir.


“Şen Değirmenci” hanı yakınında yine bir kavga olduğunu öğrenen halk, hemen oraya akın eder. Kavgaya sebep olan, her halinden Gaskonya’lık akan, yeni çocukluktan çıkmış bir gençtir. Genç adamın adı D’artanyan'dır. Babası, altına yaşlı ve komik görünüşlü bir at, beline uzun bir kılıç, eline de bir tavsiye mektubu yazarak, bundan sonra kendi yolunu çizmesi gerektiğini belirtmiş ve oğlunu bu kasabaya yollamıştır.


Genç adam, atı ve kendisi ile alay edenlere karşı kavga eder. Ancak, karşısındakilerin çokluğu karşısında yenilir ve kafasına yediği darbeler sonucu bayılır. Hancı ve adamları, genç adamın cebinden babası tarafından şövalyelerin kumandanı Mr. Treville’e hitaben yazılmış tavsiye mektubunu bulunca, telaşa kapılıp, hemen alırlar. Genç adam, yarı baykın haldeyken hancı ve Kardinal'in adamlarının konuşmalarını dinler. Onların krala hazırladıkları tuzağı işitir. Adam "Hemen İngiltere'ye döneceksiniz. Dük Londra'dan ayrılırsa hemen haber vereceksiniz. O kutunun içinde hepsi ama Manş'ın öbür kıyısına varmadan açmayacaksınız kutuyu." diye emir verir.


Genç adam, kendine gelince hancının parasını vermek için elini cebine attığında, mektubun yerinde olmadığını fark eder. Kılıcını çekip hancının boğazına dayayarak mektubunun nerede olduğunu sorar. Hancı mektubu yabancı bir adamın aldığını fakat o adamın kim olduğunu bilmediğini söyler. Handan çıkarken bunun hesabını sormayı düşünür.


Paris’e yaklaştığında atını satar ve yaya olarak şehirden içeri girer. Kalabileceği bir oda tuttuktan sonra, Mösyö de Treville’yi bulmak için dışarı çıkar.


Mösyö de Treville hemen hemen kralın en yakın dostu sayılırdı. Adamları, sadece kendisinden emir alırlar; hiç kimseden çekinmezlerdi. D’artanyan, Mösyö de Treville’nin konağının avlusundan içeri girdiğinde, en azından elli-altmış kadar şövalyenin bir arada bulunduğunu görür. Bunların bir kısmı aralarında konuşuyor; bir kısmı ise kılıç talimi yapıyorlar. Aralarından geçerek, kendisine yol gösteren hizmetlinin yardımı ile Mösyö de Treville’nin odasına girer.


Bu arada, Mösyö de Treville, Aratnis ve Portos isimli iki silahşoru, kardinalin adamlarıyla kapışıp esir düştükleri için eleştirir. Athos’u da çağırın diye bağırır. Biraz sonra, Athos gayet kararlı adımlarla içeri girer. Ancak, yaralı olduğu için, düşüp bayılır. Mösyö de Treville hemen kralın doktorunun çağrılmasını emreder.


Daha sonra, D’artanyan ile ilgilenir. Delikanlı, başından geçenleri ve tavsiye mektubunu çaldırdığını anlatınca, Mösyö de Treville’nin o kişiyi tanıdığını anlar. Mösyö de Treville’nin kendisi için Akademi müdürüne yazmış olduğu tavsiye mektubunu alırken, birdenbire konağın avlusunda kendisinden mektubu çalan adamı görür, “işte, o” der ve fırlar. Kapıdan çıkarken, birisine çarpar. Özür diledi ise de, karşısındaki kabul etmez. Bu biraz evvel bayılan ve yaralarını yeni sardırmış olan Athos’tan başkası değildir. Onunla, düello için saat on bir de sözleştikten sonra, hızla koşmaya devam eder. Ancak, bu defa da Porthos’a çarpar. Porthos’a da saat on üçe randevu vererek, koşmasına devam eder. Ama adam ortadan kaybolmuştur.


D’artanyan “Amma şans, ha” der kendi kendine. Aynı gün, en ünlü iki tane silahşörle tartışmış, mektubunu çalan adamı elinden kaçırmıştı. Tüm bunları düşünürken, daha önce tartıştığı silahşörleri görür. Onlara doğru yaklaşırken, bu defa da çarpıştığı Aramis'le bir mendil meselesi yüzünden tartışır ve onunla da saat on dörtte, düello için randevulaşır. “Herhalde Ölümüm bir şövalye elinden olacak” der.


Paris’te hiç tanıdığı olmadığı için, düello yerine yalnız başına gider. Athos, kendisinden önce gelmiştir. Biraz sonra, Athos’un şahitleri olarak, Aramis ve Porthos da gelirler. Her üçünün de birbirinden habersiz D’artanyan ile dövüşecekleri belli olur. İlk olarak, Artos ile D’artanyan dövüşmek için kılıçlarını çekmişlerdi ki, birden, Kardinal’in adamlarının geldiklerini görürler. Adamların hedefi, “Üç Silahşörler” dir.


Kardinal’in adamlarının geldiğini gören üç arkadaş, hemen onlara karşı savunma vaziyeti alırlar. D’artanyan da hayatını değiştirecek kararı vermekte gecikmez ve onların yanında yerini alır. Birlikte, kardinalin adamlarına karşı dövüşürler ve onları yenerler.


Artık, dost oldukları için düelloyu falan unuturlar. Mösyö de Treville’in konağına geldiklerinde, şefleri herkesin önünde onlara kızar. Yalnız kalınca da “Kardinalin adamlarına iyi bir ders verdikleri için” onları tebrik eder. Böylece, D’artanyan’da göstermiş olduğu cesaretten dolayı, şövalyeler arasına kabul edilmiş olur. Artık, dört arkadaş hep birlikte dolaşmaya başlarlar.


D’artanyan’ın ev sahibi karı koca Bönasyöler, her yönüyle saray entrikalarının içindedirler. Kocası Kardinalin, hanımı ise Kraliçe’nin hizmetindedir. Kardinal, Kral ve Kraliçe'nin aralarını bozmak için çalışır. D’artanyan, bütün bunları karı kocanın konuşmaları sırasında öğrenmiştir.


Yine bir gün, bu konuşmalardan Kraliçe'nin zor durumda olduğunu öğrenir. Madam Bönasyö ile konuşarak, Kraliçe'nin iyiliği için zor bir görevi üstlenir. Hemen gidip, durumu Mösyö de Treville’e anlatır. Mösyö de Treville, diğer üç arkadaşı da yanına alarak birlikte gitmelerini söyler. Böylece, kahramanlarımız Londra’ya gitmek için yola çıkarlar. Yanlarında, D’artanyan’ın uşağı Planşe’de vardır.


Yol engellerle doludur. İlk olarak, karşılarına çıkan bir silahşor, Porthos’u düelloya, davet eder. Diğerleri, zamanları çok sınırlı olduğu için, arkadaşlarını beklemeden yola devam eder. Yine, kurulan bir pusu neticesinde, Aramis ağır yaralandığı için, onu da bırakmak zorunda kalırlar. Çünkü Kraliçe'nin şerefi her şeyden önemlidir.


Konakladıkları bir handa, Athos’u “Sahte para sürmek” suçundan tutuklarlar. Artık, D’artanyan ve uşağı yollarına yalnız devam etmek zorunda kalırlar. Neticede, D’artanyan ve uşağı, bütün engellere rağmen Londra’ya varıp, Birmingham Dükü’nu bulurlar. Ondan, Kraliçe'nin kutudaki mücevherlerini alarak, Paris’e dönerler. Kraliçe, balo gecesi, mücevherlerini takarak salondaki yerini alınca, kardinal bir kere daha yenildiğini anlar. Balo sonunda Kraliçe, Madam Bönasyö vasıtasıyla D’artanyan'ı çağırtır ve ona bir yüzük hediye eder.


D’artanyan, geride bıraktığı arkadaşlarını bulmak için, uşağı ile birlikte yeniden Paris’ten çıkar. Hepsi bıraktığı yerlerdedirler. Sadece Aramis’in yarası halen iyileşmemiştir. Athos’un ise suçsuzluğu anlaşılmıştır. Sonuçta, dört arkadaş yeniden Paris’e dönerler.


D’artanyan, Paris sokaklarında gezerken, bir gün, yüzü yaralı adamın yanında bulunan Miladi isimli kadını, bir konaktan çıkarken görür. Hemen takibe başlar. Bayanın arabası bir yerde dururu ve genç bir adamla tartışmaya başlar. D’artanyan bayana yardım teklif eder. Fakat tartıştığı kişi kardeşi olduğu için Miladi bu teklifi kabul etmez ve arabasına atlayarak oradan uzaklaşır.


D’artanyan ile yabancı adam tartışmaya başlarlar. Bu adam, aynı zamanda, kumarda Athos’u yenen kişinin ta kendisidir. Akşam, saat altıda düello etmek için, sözleşirler.


Vakit geldiğinde, dört arkadaş, düello yerine giderler. Rakipleri dört tane “soylu” İngiliz’dir. Kılıçlar çekilir. Sonuçta, D’artanyan ve arkadaşları, soyluları yener. D’artanyan rakibi olan Miladi’nin kardeşinin hayatını bağışlayınca, o da, D’artanyan’ı kucaklayıp, dostluğunu teklif eder. Sonra da, şövalyeyi alıp, kardeşinin evine götürür.


Şövalye Winter, aslında Miladi’nin kardeşi değil, kayınbiraderidir. Miladi, ondan kurtulmak ve böylelikle tüm mirasa tek başına konmak ister. Bu nedenle, şövalyenin kardeşini öldürmemiş olmasına seviniyor görünmekle birlikte, aslında, böyle bir dertten kendisini kurtarmadığı için, ondan nefret eder. D’artanyan, tüm bunları, kendisini seven hizmetçisinin, saklandığı dolaptan, ikisi arasında yapılan konuşmalar neticesinde öğrenmiştir. Şimdi, daha fazla dikkatli olması gerektiğini anlar. Bu arada, Miladi ona bir yüzük de hediye etmişti.


Athos, D’artanyan’ın parmağındaki yüzüğü görünce dikkatlice bakar. Bu, kendi annesinin yüzüğü idi. D’artanyan, dayanamayarak yine de Miladi’nin evine gider. Bir gün, onun omzundaki mahkumlara vurulan damgayı görünce, Miladi ona, öldüresiye saldırır. D’artanyan evden dışarı kendisini zor atar. Olanları Athos’a anlattığında, bu kadını, Athos’un çok yakından tanıdığını anlar. Yüzüğü iki bin liraya bir yahudiye satarak, hem ihtiyaçları olan parayı temin eder, hem de Athos’un yüzüğü her görüşte üzülmesinin önüne geçer.


Kral Xlll. Luis’in emriyle, La Rochelle Kalesi kuşatılacaktır. Bu kuşatmaya, şövalyeler de katılırlar. D’artanyan neşeli bir halde atının üzerinde giderken, Miladi’nin iki tane kötü suratlı adama kendisini gösterdiğini fark eder. Nitekim bir müddet sonra bu iki kişinin silahlı saldırısına uğrar. Ancak, uyanıklığı ve çevikliği sayesinde sadece şapkasını deldirerek, bu saldırıyı atlatır. Ancak, bir gün sonra yine saldırıya uğrar. Bu defa, iki saldırganı da etkisiz hale getirmeyi başarır ve Miladi’nin bu adamları görevlendirmiş olduğunu öğrenir.


Bir gün silahşörlerimiz, gezinti halinde iken, Kardinale denk gelirler. Kardinal yine gizli bir iş peşinde olduğundan, şövalyelerin kendisini görmesinden hoşlanmaz. Tedbir olarak onları da yanında götürmeyi düşünür ve şövalyelere bunu söyler. Şövalyeler kabul ederler.


Geldikleri handa, istirahat halinde iken, Kardinal ile Miladi’nin konuşmalarına tanık olurlar. Kardinal, Miladi’den Birmingham Dükü’nü öldürmesini istiyor; o da, buna karşılık, D’artanyan’ı öldürme iznini alır.


Athos, Kardinal gittikten sonra, Miladi’nin kaldığı odaya girer ve onun eski karısı olduğunu görür. “Şeytan” diyerek, silahını çeker ve Kardinal’in imzasını taşıyan yazıyı elinden alır. Kardinal’in imzasını taşıyan kağıtta: “Bu kâğıdı taşıyan kişi yaptığı işi benim emrimle ve devletin kurtuluşu için yapmıştır.” diye yazar. Ancak, Miladi yapacağını yapar ve tutuklu bulunduğu cezaevinden, kendisine aşık ettiği koruması yüzbaşı tarafından kaçırılır. Yüzbaşı, aynı zamanda Birmingham Dük’ünü öldürmeyi de başarır. Miladi tarafından kullanıldığını anlayıncaya kadar iş işten geçmiş, tutuklanmıştır.


Miladi ise cinayetlerine devam eder. Madam Bönasyö’yü öldürdüğünde, D’artanyan ve arkadaşları yine geç kalmışlardır. Nihayet, Miladi’yi konakladığı bir handa ele geçirmeyi başarırlar. Miladi, kurulan mahkemede yargılanır ve idama mahkum edilir…


Miladi'nin aslında bir hırsız olduğu ve geçmişte bir kont ile evlendiği ortaya çıkar. Kont, onun hırsız olduğunu öğrenince asılmasını emretmiş ancak kadın bir yolunu bulup kaçmış. Kont ise adını Athos olarak değiştirmiştir.


Paris’e döndüklerinde kardinalin özel hizmetlisi Rochefort D'artanyan’ı tutuklar. Miladi’nin idamı ile ilgili sorgulanır. Ancak mahkemenin sonunda teğmenliğe yükselir. Savaş biter. La Rochelle kenti geri alınır. Silahşörlerin her biri kendi yoluna gider. Aramis ile uşağı papaz olur. Porthos zengin sevgilisi ile evlenir. Athos bir süre D'artanyan’la şövalyeliğe devam ettikten sonra küçük bir mirasa konar ve uşağı ile Paris’ten ayrılır.




 


0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


© Copyright
bottom of page