Çatalhöyük, insanların avcılık ve toplayıcılığa dayalı göçebe bir yaşamdan yerleşik hayata ve tarım toplumuna geçtiği Neolitik Dönem yerleşmelerinin başında gelmektedir. İç Anadolu’daki Konya Ovası’nda, Konya’nın 52 km güneydoğusunda, Çumra İlçesi’nin 12 km kuzeyinde Küçükköy sınırlarında yer almaktadır. Güneyden ve doğudan yaklaşık 40 km uzaklıktaki Karadağ, Karacadağ ve Hasan Dağı ile çevrelenmektedir. Çatalhöyük, günümüzde ancak geçmişteki nehir hattının her iki yanındaki ağaç dizisiyle takip edilen Doğu ve Batı Höyüğün arasından akmış olduğu anlaşılan Çarşamba Çayı’nın birikinti konisi üzerinde kurulmuştur.
“Çatalhöyük” isminin komşu ilçe Çumra’dan gelen yolun burada birkaç kola ayrılmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Çatalhöyük aslında iki ayrı tepeden oluşmaktadır. Bunlar; M.Ö. 7400’lere tarihlenen Neolitik Dönem’den kalma Doğu Höyük ve M.Ö. 6000’lere tarihlenen Kalkolitik Dönem’den kalma Batı Höyük’tür. Höyük (toprak yığını, tepecik), farklı yükseltili iki tepesinin çatal şeklinde olmasından dolayı “Çatalhöyük” olarak adlandırılmıştır.
Doğu ve Batı Çatalhöyük
Çatalhöyük’teki yerleşim günümüzden yaklaşık 9400 yıl önce Neolitik Dönem’de başlamış olmakla birlikte alandaki yerleşim Kalkolitik Dönem’e kadar yaklaşık 2000 yıl boyunca devam etmiştir. Daha önce de bahsettiğim gibi Çatalhöyük yerleşimi Doğu ve Batı Çatalhöyük olmak üzere iki höyükten oluşmaktadır. 21 metre yüksekliğinde 18 Neolitik yerleşim tabakasından ve üç tepeden oluşan Doğu Çatalhöyük yerleşimin merkezi konumundadır. 13,5 hektarlık alanı kapsamaktadır ve M.Ö. 7200-6400 arasındaki Neolitik Dönem ve ardından Geç Bronz Çağı, Roma, Bizans ve Erken Selçuklu kalıntılarından oluşmaktadır. Batı Çatalhöyük ise 8.5 hektarlık alanı kapsamaktadır. Hafifçe eğimli bir arazi üzerinde 2 metresi bugünkü ova seviyesinin altında olmak üzere yaklaşık 8 metre yüksekliğinde Kalkolitik Döneme ait kültürel özellikler göstermektedir. Burada da Roma ve Bizans dönemlerine ait buluntulara rastlanmıştır.
Çatalhöyük'ün Kazı Tarihçesi
Çatalhöyük, ilk yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Yerleşme, James Mellaart tarafından ekip arkadaşları David French ve Alan Hall ile birlikte 1958 yılında keşfedilmiştir. Mellaart, Türkiyeli işçilerden ve bazı uluslararası araştırmacılardan oluşan büyük bir ekiple 1961-65 yılları arasında Çatalhöyük’te 160 bina ortaya çıkardı. Aynı zamanda buluntuları geniş çaplı olarak kamuoyuna duyurdu ve Çatalhöyük’ün dünya çapında tanınmasını sağladı. Çeşitli sebeplerle verilen uzun bir aradan sonra Çatalhöyük kazılarına 1993 yılında İngiliz arkeolog Ian Hodder başkanlığında yeniden başlanmıştır. Günümüzde de uluslararası bir ekiple çalışmalar devam etmektedir. 50 yılı aşkın bir çalışmanın ardından çıkarılan buluntuların çoğu Çatalhöyük yakınındaki müzelerde sergilenmektedir. 1960’larda Mellaart ve ekibinin çıkardığı buluntular, Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, Hodder’ın ekibi tarafından buluntular ise Konya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
Çatalhöyük Mimarisi
Çatalhöyük’te 8000 civarında insanın yaşadığı bilinmekteydi. Şehrin nüfusunu bir arada tutan merkezi bir sistemin ya da yönetimin varlığı bilinmemektedir. Şehri sınırlayan ve koruyan sur duvarları niteliğinde herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. Aileler kerpiçten yapılmış evlerde yaşamaktaydı. Bir evdeki yaşam süresi bittikten sonra (yaklaşık 80 yıl), bu evi toprakla doldurup üzerine bir yenisini inşa etmişlerdir. Bu uygulama evlerin alt kısımlarının korunarak bugüne ulaşmasını sağlamıştır. Bina yapımında kerpiç, ağaç ve kamış malzemesi kullanılmıştır. Bir oda ve bir depodan oluşan evlerin temel derinlikleri azdır. Duvarlar arasında ağaç dikmeler vardır. Bu dikmeler üzerine gelen krişler düz tavanı taşımaktadır. Evler birbirine çok yakın inşa edilmiş ve her evin kendi dört duvarı bulunmaktaydı. Evlerin zemin katında giriş açıklığı yoktu ve evler arasında ara sokaklar veya yollar bulunmamaktaydı. Ancak zaman zaman büyük avlulara yer verilmekteydi. Evlerin girişleri çatılarından düzenlenen bir açıklıktan taşınabilir ahşap merdivenle aşağıya inilerek yapılıyordu. İnsanlar merdivenler yardımıyla farklı yüksekliklerdeki çatılar üzerinden karşıya geçiyordu.
Günlük hayat büyük olasılıkla hem çatıların üzerinde hem de kötü ışık ve havalandırma koşullarına rağmen evlerin içinde geçiyordu. Her evde yükseltilmiş toprak platformlar bulunuyordu. Bunlar masa, divan ya da yatak olarak kullanılmış olabileceği gibi ölülerde buralara gömülebiliyordu. Odaların içinde dörtgen ocaklar, duvarların ön kısımlarında taban döşemesinden yüksekliği 10-30 cm arasında değişen sekiler (toprak üstündeki yükseklik) ve duvar içinde dörtgen nişler bulunmaktadır. Kutsal odalar diğer odalara nazaran daha büyüktür. Bu evlerde duvar resimleri, orjinal boğa başı, koç başı ve geyik başları duvarlara işlenmiştir. Bunların yanında kabartma şeklinde insan ve hayvan figürleri de görülmekteydi.
Çatalhöyük’te Sanat
Çatalhöyük evlerinde iç mekanlarda karşımıza çıkan resim ve bezemelerde Çatalhöyük insanı kendi yaşantısından kesitler vererek sosyal yaşantısına ve inancına ilişkin bilgileri duvarlara işlemişlerdir. Duvarlar sıvalıdır ve sıva üzeri beyaza boyandıktan sonra sarı, kırmızı ve siyah tonlarda resimler yapılmıştır. Bu resimler arasında geometrik motifler, el izleri, insan ve hayvan figürleri (akbaba, leopar, yaban geyiği), avın iyi geçmesi için yapılmış av ve dans sahneleriyle doğal çevreyi yansıtan resimler bulunmaktadır.
Çatalhöyük’te Ölü Gömme
Çatalhöyük insanı ölülerini evlerin içindeki sekilerin ve oda tabanlarının altına gömmüşlerdir.
Çoğunluğu açık havada bırakılarak yumuşak kısımları çürütüldükten sonra toplanan ve bazen kırmızıya boyanan iskeletlerin taban altına bırakılmasıyla; çok azıysa bir bez ya da hasıra sarılarak (hocker) ana rahmindeki gibi ayakları kasıklara çekilmiş durumda gömülmüşlerdir.
Bu sekiler altında aile bireylerinden bir ya da birden fazla gömü yapıldığı tespit edilmiştir. Mezar hediyeleri olarak erkeklere, çakmak taşı kamalar, ok, mızrak uçları, mermer topuz başları, kilden damga mühürler; kadınlara ise, boya paletleri, doğal camdan aynalar, kemik iğneler, yeşil taştan minik gerdanlıklar, bakır ve çeşitli taşlardan boncuklar bırakılmıştır.
Çatalhöyük’ün Dünya Mirasına Alınması
Çatalhöyük, arkeolojik kalıntılar ve burada sürdürülen bilimsel çalışmalarla dünya çapında üne sahip olmuştur. 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi’ne geçici olarak dahil edilmiştir. Kültür Bakanlığı tarafından bu kabulün kalıcı hale getirilmesi için gerekli çalışmalar başlatılmıştır. Özgünlük, bütünlük ve seçkin evrensel değerlerindeki yarattığı farkları ile taşıdığı kriterler, Çatalhöyük’ün 1 Temmuz 2012’de St. Petersburg’ta 21 ülkeden uzmanların oluşturduğu UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin 36. Toplantısında oy birliğiyle 11. varlığımız olarak Dünya Miras Listesine girmiştir.
Nasıl Gidilir:
Konya’ya 50 kilometre uzaklıkta olan Çumra İlçesindeki Çatalhöyük’ün yolunu tabelaları takip ederek bulmanız mümkündür. Çumra’dan 13 km uzaklıktadır. Çatalhöyük’e maalesef toplu ulaşım aracı yok. Yaz ayları boyunca Çumra merkez ile Çatalhöyük arasında minibüs çalışıyor.
Ziyaret Saatleri:
15 Nisan / 2 Ekim Yaz Açılış Saati: 09:00 Kapanış Saati: 19:00
3 Ekim / 14 Nisan Kış Açılış Saati: 08:00 Kapanış Saati: 17:00
Haftanın her günü ziyarete açık.
Kaynak: antiktarihcom
Comments