top of page
Yazarın fotoğrafıSuzan Demirci

Ernest Hemingway

Ailesi ve gençliği

1899’da Chicago şehrinin batısındaki Oak Park beldesinde dünyaya geldi. Beş çocuklu ailesinin iki erkek çocuğundan biriydi. Babası tıp doktoru Clarence Edmond Hemingway, annesi ise eski bir müzisyen olan Grace Hall Hemingway’dir. Adını, babası ve amcasının adlarından almıştır.[kaynak belirtilmeli] Çocukluğunda annesinden müzik dersleri aldı. Ailesi yaz tatillerini Michigan Gölü kıyısındaki yazlıklarında geçirirdi. Avlanmayı, balık tutmayı, açık hava sporlarını orada öğrendi.


İlk makalelerini lise yıllarında okul gazetesi olan Trapeze’de yayınladı. Dönemin ünlü spor köşe yazarı Ring Lardner'dan etkilendi; yazılarında “Ring Lardner, Jr.” takma adını kullandı. 1917 yılında liseyi bitirdi. Ailesinin isteğinin aksine üniversiteye gitmek yerine Kansas City Star adlı gazetede muhabir olarak göreve başladı.


I. Dünya Savaşı

Hemingway lise öğrencisi olduğu dönemde Avrupa’da I. Dünya Savaşı devam ediyordu. Savaşın başında tarafsızlığını koruyan ABD Nisan 1917’de savaşa girince Hemingway orduya katılmak için başvurdu; ancak sol gözündeki bozukluktan dolayı başvurusu kabul edilmedi. Ardından 1917 sonlarına doğru Kızılhaç’ın da gönüllü aldığını duyduğunda ilk başvuranlar arasındaydı. Ocak 1918’de Hemingway'in başvurusu kabul edildi ve ambulans şoförü olarak göreve alındı.


Kızılhaç'ta çalışmaya başlar başlamaz gazetedeki işinden ayrıldı. Gazetede kaldığı kısa zaman içerisinde birçok yöntem ve teknik öğrendi. Daha sonraki yıllarda o günleri "Gazetecilik yıllarında öğrendiğim kurallar en güzelleri idi ve yazarlık hayatım boyunca onları unutamadım" şeklinde hatırlayacaktı.


Avrupa'da ilk olarak vardığı şehir Paris oldu. Orduda bir süre normal bir görevli olarak çalışmasının ardından ambulans şoförlüğüne geçti. 8 Haziran 1918'de birkaç adım ilerisinde patlayan bir Avusturya topu yüzünden ağır şekilde yaralandı. Yardım etmeye çalıştığı İtalyanlardan bir tanesi ölürken diğeri bacaklarını kaybetti. Aynı olay esnasında başka yaralı bir İtalyan askerini cepheye taşımaya çalışırken bacaklarından yaralandı. Yaşananların ardından İtalyan gazetelerinde kahraman olarak ilan edilip, İtalyan hükûmeti tarafından Gümüş Onur Madalyası ile ödüllendirildi. Hemingway bu olayı bir mektubunda arkadaşına şu şekilde anlatıyordu: "Bazen savaşta ön saflarda büyük bir gürültü duyarsın, ben de aynı gürültüyü duydum; ardından ruhumun sanki bir mendilin cepten çekilişi gibi benden çekildiğini hissettim. Son olarak ise ruhumun bir bütün halinde tekrar bedenime döndüğünü fark ettim ve o andan itibaren benim için ölüm yoktu."


Hemingway bu olayların ardından Milano’da bir hastanede tedavisi sürerken tanıştığı hemşire Agnes von Kurawsky'ye âşık oldu. İyileştikten sonra bir İtalyan piyade birliğinde görev yaptı, 1919'da teğmen rütbesiyle terhis edildi. ABD’ye hemşire Agnes ile dönüp evlenmeyi planlıyordu ancak terk edildi. Bu ilişki, Hemingway’in ölümsüz eserlerinden olan "Silahlara Veda" (''A Farewell to Arms'') adlı eserine konu oldu.


Savaş sonrası

Savaştan sonra ABD'ye dönen yazar ailesinin iş bulması için yaptığı baskılara rağmen sakatlığından dolayı ordunun verdiği parayla bir yıl kadar işsiz olarak yaşadı. Daha sonra 1921 yılında Hadley Richardson ile tanıştı ve onunla evlendi. Aynı yıl içerisinde Chicago'ya göçtü. Toronto'da Daily Star adlı gazetede iş bularak Paris’e taşındı. Burada Amerikalı yazarlar F. Scott Fitzgerald, Gertrude Stein, Ezra Pound ve İrlandalı James Joyce ile tanıştı. Bu çevre onu yazın alanında da ürünler vermesi için yüreklendirdi.


Toronto Daily News gazetesi onu 1922’de savaş muhabiri olarak İstanbul’a gönderdi. Türkiye'de bir ay kadar kaldı ve İzmir Yangını’ndan sonra yaşanan göç ile ilgili haberler yaptı; İstanbul'dan, Mudanya'dan, Edirne'den, Lozan'dan gazetesine haberler geçti.


Eşinin hamileliği dolayısıyla 1923 yılında Amerika’ya döndü; oğlu John Hadley Nicanor (Jack) Toronto’da dünyaya geldi. Aynı yıl ilk kitabı “Üç Öykü ve 10 Şiir" yayımlandı. Hemingway ailesi 1924’te tekrar Paris’e döndü.


Paris yılları

1925-1929 yılına kadar olan dönemde Hemingway kendi yazarlık yıllarının en güzel örneklerini verdi ve dünyanın en ünlü yazarları arasında girdi. Seçme öykülerden oluşan Zamanımız (In Our Time) adlı yapıtı 1925’te, ilk romanı "Güneş de Doğar" 1926’da yayımlandı. Eserinde savaş yorgunu bir askerin anılarını anlattı. 1927'de çıkan Kadınsız Erkekler (Men Without Women) adlı kitabı ile birlikte 'kısa öykünün üstâdı' olarak anılmaya başlandı. 1929’da yayımlanan "Silahlara Veda" adlı ikinci romanında yaralı bir askerin savaşta bir hemşireye duyduğu aşkı dile getirdi ve savaşın anlamsızlığını vurguladı.


Yazar, ilk romanı yayımlandığı sırada eşinden ayrılıp gazeteci Pauline Pfeiffer ile evlendi; yeni eşinin ailesi Katolik olduğu için Protestanlıktan Katolikliğe geçti. Yeni eşinin hamileliği nedeniyle 1928’de Paris’ten ayrıldı. Oğlu Patrick, Kansas City’de dünyaya geldi. Hemingway, bu zor doğumu Silahlara Veda romanında anlattı. Çiftin ikinci oğlu Gregory 1931'de dünyaya geldi. Aynı yıl, babası Edmond intihar ederek hayatını sonlandırdı.


1930'lar

Hemingway, 1930’lar boyunca kışlarını Key West, Florida'da geçirdi. Yazları avcılık ve balıkçılık için Wyoming’e döndü. Bir boğa güreşi fanatiği olan yazar, boğa güreşi üzerine "Öğleden Sonra Ölüm" (1931) adlı kitabı yazdı. Kısa öykülerini topladığı Kazanana Ödül Yok (Winners Take Nothing) adlı kitabı 1933’te yayımlandı.


İlk defa 1933’te eşi Pauline ile birlikte bir safari turuna katılan Hemingway, Afrika ile tanışmasını Afrika’nın Yeşil Tepeleri adlı kitabında anlattı. 10 hafta süren bu seyahat Klimanjaro’nun Karları ve Francis Macomber’in Kısa Mutlu Yaşamı adlı öykülerine de esin kaynağı oldu. Afrika’dan döndükten sonra Pillar adını verdiği balıkçı teknesini satın aldı. Bu tekne, ona ileride yazacağı Yaşlı Adam ve Deniz romanı için esin verecektir.


1936'da Florida'da savaş muhabiri Martha Gellhorn ile tanıştı. İspanya İç Savaşı sırasında birlikte İspanya’ya gittiler. Hemingway, Kuzey Amerika Gazeteler Birliği adına, Martha Gellhron ise Collier's Weekly dergisi için savaş muhabirliği yaptı. Hemingway, 1937’de Madrid’de Beşinci Sütun adlı otobiyografik piyesi kaleme aldı.


II. Dünya Savaşı yılları

Eşinden ayrılmak isteyen Hemingway, 1939’da Küba'ya gidip Havana'da bir otele yerleşti. Martha Gellhorn da yanına geldi. Hemigway’in boşanmasının ardından evlenen çift, Havana yakınında bir çiftlik satın alıp orada yaşadı.


Hemingway, en başarılı eserlerinden olan "Çanlar Kimin için Çalıyor" adlı eserini 1940'ta tamamladı. Bu eser ile 1941 Pulitzer Ödülü’ne aday gösterildi; ancak bir jüri üyesinin karşı çıkması sonucu ödül verilmedi. Collier dergisi için Çin-Japon Savaşı’nı izleyen eşi ile birlikte Çin’e gitti. Çift, ABD’nin II. Dünya Savaşı’na girmesinden önce Küba’ya döndü. 1944’te savaş muhabiri olarak Avrupa’ya gittiler. Hemingway, Amerikan 5. Piyade tümenine bağlı olarak gazetecilik yaptı. Almanların teslim olduğu 25 Ağustos 1944'te, Hemingway, Amerikan güçleriyle birlikte batıdan Paris'e girdi. Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı olarak savaşta aktif görev aldı. Bu nedenle askeri mahkemede yargılandı. 1947'de Küba'daki Amerikan büyükelçiliğinde düzenlenen küçük bir törende kendisine savaştaki cesaretinden ötürü madalya takdim edildi.


Küba yılları

1945'te Martha Gellhorn’dan boşanan Hemingway 1946'da Londra'da Time gazetesi muhabiri Mary Welsh ile tanıştı. Çift, 1946 Mart'ında Küba'da evlendi. Çift, 1959'a kadar hayatlarını Küba'da sürdürdü.


Hemingway arka planda II. Dünya Savaşı'nı işlediği "Irmaktan Öteye Ağaçların İçine" adlı eseri 1950’de yayımlandı. Bu eser, I. Dünya Savaşı'nı anlatan Silahlara Veda ve İspanya İç Savaşı'nı anlatan Çanlar Kimin İçin Çalıyor kadar başarılı bulunmadı. 1952'de gerçek başyapıtı olan "Yaşlı Adam ve Deniz" adlı eserini yazdı. Bu kitapta insanın yaşama nasıl bağlanması gerektiği ve aslında insan yaşamında her şeyin boş olduğuna dair olan fikirlerini belirtti. 1953'te aynı eseri ile Pulitzer Ödülünü aldı. 1954'te ise Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.


Seyahatlerine ve serüvenlerine de devam eden Hemingway, bu yolculuklarından birinde uçak kazası geçirerek yaralandı. 1950’lerin ikinci yarısında alkolizmin de etkisiyle ruhsal ve fiziksel sağlığı gittikçe kötüleşti. 1928 yılında Paris’t Ritz Otel’e bıraktığı iki sandığı bulduktan sonra anılarını yazmaya başladı fakat anılarını yazarken depresyona sürüklendi. Evinin sürekli ziyaretçi ve turistlerle dolmasından ötürü rahatsız oluyordu. Idaho’da ev aldı, oraya temelli taşınmayı düşünmeye başladı. 1959’daki Küba devriminden sonra Küba’ya gelip gitmeye devam etti.


Son yılları

Küba'daki yeni rejim Amerika mülklerini devletleştirmeye karar verince kesin olarak İdaho’ya taşındı. Ruhsal sağlığı kötüye gitti. Bir gün eşi onu evin mutfağında elinde tüfekle bulunca hastaneye kaldırılıp elektroşok tedavisi gördü. Taburcu olduktan iki gün sonra 1961’de evinde kendini av silahı ile vurarak hayatına son verdi.


 


1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


© Copyright
bottom of page